Hizmet Tespiti Davası

Çalışma hayatında kayıt dışı istihdam, özellikle işçilerin sosyal güvenlik haklarının zedelenmesine yol açan ciddi bir sorundur. İşverenlerin işçiyi sigortasız çalıştırması, ya da sigorta bildirimlerini eksik veya yanlış yapması durumunda işçinin sosyal güvenlik hakları korunamaz hâle gelir. Bu tür durumlarda işçinin, geçmişte fiilen çalışmasına rağmen sigortalı olarak bildiriminin yapılmadığını iddia etmesi halinde başvurabileceği en temel hukuki yol hizmet tespiti davasıdır. Bu dava, işçinin Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) bildirilmemiş ya da eksik bildirilmiş çalışmalarının tespiti ve sigorta siciline işlenmesini sağlamak amacıyla açılır. İşbu makalede, hizmet tespiti davasının hukuki dayanağı, şartları, açılma süreci ve sonuçları detaylı biçimde ele alınacaktır.

1. Hizmet Tespiti Davasının Hukuki Dayanağı

Hizmet tespiti davası, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 86. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun genel dava usul hükümleri kapsamında açılır. Ancak uygulamada, özellikle 506 sayılı mülga Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 79. maddesine yapılan atıflar hâlen geçerliliğini korumaktadır. Bu dava ile işçi, SGK’ya eksik bildirilen ya da hiç bildirilmeyen çalışmalarının mahkeme kararı ile tespit edilmesini ve siciline işlenmesini talep eder.

2. Davayı Açabilecek Kişiler ve Şartları

Hizmet tespiti davası, yalnızca sigortalı işçi veya ölmüşse mirasçıları tarafından açılabilir. Dava açılabilmesi için bazı şartların varlığı aranır:

  • İşçinin işverene ait bir işyerinde fiilen çalışmış olması,
  • Bu çalışmanın SGK’ya bildiriminin hiç yapılmamış ya da eksik yapılmış olması,
  • Söz konusu çalışmanın 4/a (eski SSK’lılar) kapsamında olması,
  • SGK denetim elemanları tarafından düzenlenmiş bir rapor bulunmaması,
  • Dava açma süresi bakımından işçinin çalışmasının sona ermesinden itibaren beş yıl içinde dava açılması (bu süre hak düşürücüdür).

Ancak belirtmek gerekir ki, bazı Yargıtay içtihatlarında, işçinin bildiriminin yapılmamasında kasıt ya da hile olduğu durumlarda 5 yıllık sürenin aşılması halinde dahi dava açılabileceği yönünde istisnai yorumlar yer almaktadır.

3. Davanın Tarafları ve Yetkili Mahkeme

Hizmet tespiti davasında davacı, sigortalı işçi ya da mirasçılarıdır. Davalı ise işveren ile birlikte Sosyal Güvenlik Kurumu’dur. Dava, işverenin işyerinin bulunduğu yer iş mahkemesinde açılır. İş mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde ise asliye hukuk mahkemeleri iş mahkemesi sıfatıyla görev yapar.

4. İspat Yükü ve Deliller

Hizmet tespiti davası, kamu düzenine ilişkin olduğundan, mahkemeler re’sen araştırma ilkesine tabidir. Ancak ispat yükü büyük ölçüde davacı işçidedir. İşçi, fiilen çalıştığını, hangi tarihler arasında çalıştığını ve bu çalışmaların karşılığında ücret aldığını ortaya koymak zorundadır.

Delil olarak:

  • Tanık beyanları (özellikle aynı işyerinde çalışmış kişiler),
  • Ücret bordrosu, maaş ödemelerine ilişkin banka kayıtları,
  • İşyerine giriş çıkış kayıtları,
  • İşverenle yapılmış yazılı anlaşmalar,
  • Kurum dışı yazışmalar ve belgeler,
  • Fotoğraf, video veya dijital kayıtlar,

mahkemede kullanılabilir. Özellikle tanık delilleri hizmet tespiti davalarında en çok başvurulan araçlardandır. Ancak yalnızca tanık beyanına dayanılarak hüküm kurulması, tek başına yeterli olmayabilir; bu nedenle diğer delillerle desteklenmesi gereklidir.

5. Mahkeme Kararının Sonuçları

Mahkeme tarafından hizmetin varlığı tespit edildiğinde, kararın kesinleşmesiyle birlikte bu hizmet süresi SGK’ya bildirilir ve işçinin sigortalılık süresine işlenir. Bu şekilde işçinin emeklilik koşullarına ulaşması, prim gün sayısının artması ve sosyal güvenlik haklarının korunması mümkün olur.

Ancak karar geriye etkili olduğu için, mahkeme kararından sonra işverenin geçmişe dönük prim borcu doğar. SGK, bu primleri işverenden tahsil edebilir. Ayrıca işveren, idari para cezası ile karşı karşıya kalabilir.

6. Özel Durumlar ve Yargıtay Uygulaması

Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, hizmet tespiti davası açılırken davacının “hizmet ilişkisinin mahiyetini ve süresini” somut şekilde ortaya koyması gerekir. Ayrıca çalışma sürelerinin kesintili ya da dönemsel olması durumunda her bir dönem için ayrı tespit yapılması gerekebilir.

Bununla birlikte, kamu işyerlerinde çalışanlar ile alt işveren işçileri açısından da uygulamada farklılıklar mevcuttur. Özellikle taşeron işçilerin hizmet sürelerinin tespitinde asıl işveren-alt işveren ilişkisi önem arz eder ve bu bağlamda hizmetin kime ait olduğunun ayrımı titizlikle yapılmalıdır.

7. Sonuç

Hizmet tespiti davası, sosyal güvenlik hakkı ihlal edilen işçilerin geçmiş çalışmalarının yasal güvence altına alınması ve emeklilik gibi haklarını korumaları açısından büyük öneme sahiptir. Kayıt dışı istihdamın önlenmesi ve sosyal güvenlik sisteminin güvenilirliğinin artırılması açısından da caydırıcı bir işlev görmektedir. Ancak bu davalar, hem usulî hem de delil bakımından dikkatli bir şekilde yürütülmesi gereken süreçlerdir. Bu nedenle hizmet tespiti davası açmayı düşünen kişilerin, yetkin bir hukukçu veya avukattan hukuki destek almaları önemle tavsiye olunur.

Diğer Yazılarımız:

Malulen Emeklilik: Şartlar, Hastalık Türleri ve Başvuru Süreci

İhbar Tazminatı

İş Kazasından Kaynaklanan Maddi ve Manevi Tazminat Davası

İşe İade Davası

4857 Sayılı İş Kanununun 24. Maddesi Kapsamında İşçinin Haklı Fesih İmkanları

Yıllık İzin Ücreti

Hafta Tatili Ücreti

Fazla Çalışma Ücreti

Ulusal Bayram ve Genel Tatil Ücreti

Av.Mücahit Ahmet Tumbul

3 thoughts on “Hizmet Tespiti Davası

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer Yazılarımız

Avukatı Ara