Çocuklar, fiziksel ve ruhsal gelişimleri açısından özel korunmaya muhtaç bireyler olarak kabul edilir. Bu ihtiyaç, hem uluslararası toplumun hem de ulusal hukuk sistemlerinin ortak sorumluluğu altındadır. Bu bağlamda en kapsamlı ve evrensel belgelerden biri olan Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme (ÇHS), çocukların haklarını güvence altına almak üzere 1989 yılında kabul edilmiştir. Türkiye, bu sözleşmeyi 1990 yılında imzalamış ve 1995 yılında iç hukukuna dahil etmiştir. Bu makalede, sözleşmenin temel ilkeleri, Türk hukukundaki yansımaları ve uygulamadaki durumu ele alınacaktır.
1. Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin Temel İlkeleri
Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, çocukları yalnızca korunması gereken bireyler olarak değil, aynı zamanda hak sahibi kişiler olarak kabul eden ilk uluslararası metindir. Sözleşmenin dört temel ilkesi, çocuk haklarının yorumlanmasında anahtar niteliğindedir:
- Ayrımcılık Yasağı (Madde 2): Hiçbir çocuk, ırkı, cinsiyeti, dini, dili, doğum yeri veya sosyal statüsü nedeniyle ayrımcılığa uğratılamaz.
- Çocuğun Yüksek Yararı (Madde 3): Tüm işlemlerde çocuğun üstün yararı esas alınmalıdır.
- Yaşama ve Gelişme Hakkı (Madde 6): Her çocuğun yaşama hakkı vardır; bu hakkın korunması devletin yükümlülüğüdür.
- Katılım Hakkı (Madde 12): Çocuk, kendisini ilgilendiren konularda görüş bildirme hakkına sahiptir ve bu görüş, çocuğun yaşı ve olgunluğu dikkate alınarak değerlendirilmelidir.
Bu ilkeler doğrultusunda sözleşme, sağlık, eğitim, barınma, şiddetten korunma, aile yanında büyüme gibi pek çok alanda çocuğa haklar tanımaktadır.
2. Türkiye’nin Taraf Olması ve Hukuki Bağlayıcılığı
Türkiye, Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni 14 Eylül 1990 tarihinde imzalamış, 9 Aralık 1994 tarihinde TBMM’de onaylamış ve 27 Ocak 1995 tarihli Resmî Gazete’de yayımlayarak iç hukukuna dahil etmiştir. Bu tarihten itibaren sözleşme hükümleri, Türk hukuku bakımından bağlayıcı hâle gelmiştir. Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca, usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası sözleşmeler kanun hükmündedir; temel hak ve özgürlüklere ilişkin hükümler ise kanunlarla çelişmeleri hâlinde öncelikle uygulanır.
3. Türk Hukukunda Çocuk Hakları
Çocuk hakları, Türk hukukunda çeşitli yasal düzenlemelerle desteklenmektedir:
- Anayasa (Madde 41 ve 42): Ailenin korunması ve çocukların bakımı devlete yükümlülük olarak verilmiştir. Eğitim hakkı da anayasal güvence altındadır.
- Türk Medeni Kanunu: Velayet, nafaka, evlat edinme gibi çocukla ilgili aile hukuku düzenlemeleri içerir.
- Türk Ceza Kanunu: Çocuklara yönelik cinsel istismar, ihmâl, kötü muamele gibi fiiller ağır cezalara bağlanmıştır.
- Çocuk Koruma Kanunu (5395 sayılı): Korunma ihtiyacı olan çocuklar ve suça sürüklenen çocukların korunması ve topluma kazandırılması amacıyla özel düzenlemeler içermektedir.
- Milli Eğitim Kanunu ve Sağlık Mevzuatı: Eğitim ve sağlık hizmetlerine erişim hakkı da çocuk hakları bağlamında ele alınmaktadır.
4. Uygulama ve Kurumsal Yapılar
Türkiye’de çocuk haklarının uygulanmasında çeşitli kurumlar görev almaktadır:
- Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, çocukların korunması ve desteklenmesi yönünde politikalar üretmektedir.
- Çocuk İzleme Merkezleri (ÇİM), istismar mağduru çocukların ifadesinin alınması ve psikososyal desteğin sağlanması amacıyla kurulmuştur.
- Baroların Çocuk Hakları Komisyonları, çocukların haklarına erişimini sağlamak üzere savunuculuk yapmaktadır.
- Okul rehberlik servisleri ve psikolojik danışmanlık birimleri, çocukların bireysel gelişimlerini desteklemek ve olası hak ihlallerine müdahale etmek adına önemli işlevler üstlenmektedir.
5. Eleştiriler ve Geliştirilmesi Gereken Alanlar
Her ne kadar Türkiye, ÇHS’yi iç hukukuna katmış ve çocuklara yönelik düzenlemeler geliştirmiş olsa da, uygulamada çeşitli sorunlar mevcuttur:
- Çocuk işçiliği ve mevsimlik tarımda çocuk emeği,
- Eğitimde fırsat eşitsizliği,
- Mülteci ve göçmen çocukların korunması,
- Adli süreçlerde çocuk dostu uygulamaların yeterince yerleşmemesi.
Bu alanlarda mevzuatın güçlendirilmesi ve uygulayıcıların çocuk hakları konusunda daha yoğun biçimde eğitilmesi gereklidir.
Sonuç
Çocuk Hakları Sözleşmesi, çocukların birey olarak hak sahibi olduklarını kabul eden ve onların fiziksel, psikolojik, sosyal gelişimlerini gözeten en önemli uluslararası metinlerden biridir. Türkiye, bu sözleşmeye taraf olarak önemli bir yükümlülük altına girmiştir. Bu yükümlülük yalnızca mevzuatla sınırlı kalmamalı; uygulamada da çocuğun üstün yararı ve katılımı ilkeleri esas alınarak somut politikalar geliştirilmelidir. Toplumsal farkındalık, kurumsal koordinasyon ve hukuki denetim mekanizmaları, çocuk haklarının etkin korunmasında hayati öneme sahiptir.
Diğer Yazılarımız:
Aile Mahkemelerinde Dava Açmadan Önce Arabuluculuk Uygulanır mı?
Boşanma Davasında Tanıkların Rolü ve Beyanlarının Hukuki Niteliği
Anlaşmalı Boşanma Protokolü Nasıl Hazırlanır?
Aile İçi Şiddet ve 6284 Sayılı Kanun Kapsamında Koruma Tedbirleri
Yurtdışında Verilen Boşanma Kararlarının Tanınması ve Tenfizi
Çocukla Kişisel İlişki Kurulması ve Görüş Günleri
Babalık Davası ve Soybağının Reddi: DNA Testi ve Hukuki Süreç
Nişanlanmanın Bozulması Halinde Maddi ve Manevi Tazminat
Boşanmada Soyadı Kullanımı: Kadının Evlenmeden Önceki Soyadını Kullanması
Boşanmada Maddi ve Manevi Tazminat Talepleri: Ölçütler ve Uygulama
Nafaka Türleri: Tedbir, Yoksulluk ve İştirak Nafakası Arasındaki Farklar
Mal Rejimi ve Mal Paylaşımı: Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi Nedir?
Boşanma Davası Süreci ve Dikkat Edilmesi Gereken Hukuki Aşamalar
3 thoughts on “Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Türk Hukukundaki Yansımaları”